12 Aralık 2011 Pazartesi

Çağın Hastalığı; Panik Atak



Beklenmedik bir anda karşımıza çıkan, ani fiziksel belirtilerin  yaşandığı ve kişiyi bir anda en uç sınıra götürebilen ‘Panik Atak’ çağın hastalığı haline geldi.

Nedir bu “Panik Atak”?
Panik atak, aniden ortaya çıkan endişe, bunaltı, korku ve yoğun kaygı nöbetidir. Bu kaygı nöbeti, kişinin vücudunda bazı fiziksel belirtilerle kendini gösterir. Panik anında kişi, her şeyin sonunun geldiğini, aklını kaybedeceğini, düşüp bayılacağını, kalp krizi veya felç geçireceğini düşünür. Yaşanılan duygu yoğunluğu çoğu zaman 10 ile 15 dakika arasında zirveye ulaşır, etkisi saatlerce ya da bir-iki gün de devam edebilir. O anda kişi yoğun korku duygusu içinde olduğundan bulunduğu ortamdan uzaklaşıp, en yakınında bulunan sağlık kuruluşuna gitmek ister. Çoğunlukla panik atak yaşayan kişi, bir doktor veya hastane gördüğünde kendini iyi hisseder ve yaşadığı nöbet geçer. Bu nöbet geçtiğinde ise kişi üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi hisseder. Ardından kendisinde oluşan isteksizlik, halsizlik ve tahammülsüzlük duygusu ortaya çıkar. Panik atak yaşamış kişi, panik nöbetinden sonra yatmak ve dinlenmek ister.

İLK BELİRTİLERİ
• Çarpıntı • Terleme • Titreme • Nefes darlığı • Soluk kesilmesi • Göğüste sıkıntı • Bulantı • Karın ağrısı • Baş dönmesi • Bayılacakmış hissi • Ölüm korkusu • Gerçeklikten kopuk hisler • Kontrolünü kaybetme korkusu • Karıncalanma, uyuşma • Üşüme, ürperme ve aniden ateş başması

Panik atak çeşitlerini üç grupta toplayabiliriz. 
a-Beklenmeden gelen ataklar; Nedeni belli olmayan, bir anda ortaya çıkan nöbetlerdir. 
b-Duruma bağlı gelen ataklar; Korkulan bir nesne, canlı ya da bir durum karşısında ortaya çıkan nöbetlerdir. 
c-Durumsal yatkınlık gösteren ataklar; Genelde destekleyici bir etkenle ortaya çıkan nöbetler. Örneğin; panik atağın bazen araba kullanırken ya da kullandıktan sonra ortaya çıkması.

Acaba Panik Atak mı Yaşıyorum?
Panik atak, kişinin bünyesine göre farklı belirtiler ile ortaya çıkabiliyor. Panik atağın toplam 13 bedensel belirtisi vardır. Genelde kişilerde yedi ile 10 arası belirti yaşanmaktadır. Semptomlardan en az dördü var ise, hastanın panik atak yaşama ihtimali fazladır.

Peki, Neden Panik Atak Yaşarız?
Panik atağın açık, bilinir ve tek bir nedeni yoktur. Genelde 20’li yaşlarda olmak üzere her yaşta ortaya çıkabilir. Kadınlarda görülme ihtimali erkeklere oranla biraz daha fazladır. Günümüzde panik atağın birçok nedeni olduğu ve bazılarının genel, bazılarının ise kişiye özel etkenlere bağlı olarak ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Panik atağı tetikleyen birçok faktör vardır. İşte bunlardan birkaçı;
Genetik yapı: Panik bozuklukta genetik bir geçiş vardır. Aile bireylerinde panik bozukluk var ise, sizde de var olma riski fazladır çünkü araştırmalar birinci derece yakın akrabada panik bozukluğunun olması durumunda, birey için yaşam boyu riskin %15-18 civarında olduğunu göstermektedir. 

Stres: Hayatının bir dönemini stres yükü altında geçirenlerde panik bozukluk oluşma riski daha fazladır. 

Alkol ve sigara: Aşırı tüketilen sigara, alkol ile diğer uyarıcıların kullanımı panik bozukluk oluşma riskini artırır. 

Acı olaylar: Geçmişte yaşanılan kayıplar, cinsel tacizler, aile içi tartışmalar, boşanmalar, hastalıklar, dostlarla kavgalar, hayal kırıklıkları, ekonomik, sosyal, kültürel, bireysel ihtiyaçların giderilememesi gibi olaylar bizi derinden sarsabilir. Buda yaşadığımız birikim sonucunda panik atak olarak karşımıza çıkma riskini fazlalaştırır.

Hastalığın başlangıç yaşı değişkenlik göstermektedir. Çoçuklarda çok nadir ortaya çıkan hastalığın ilk ortaya çıkış yılları
18-25 yaş arasıdır. Hastalık
30-40’lı yaşlarda yüzünü ciddi biçimde göstermektedir.
Panik atak krizi 5-45 dakika sürmekte ve şiddeti hastadan hastaya değişmektedir.

Tedavisi Mümkün Mü?
Panik atak, tedavisi kesinlikle mümkün olan bir hastalıktır. Bu ilaç tedavisi ya da psikoterapi olmak üzere iki başlık altında toplanabilir. En iyi tedavi, hem ilaç hem de terapinin beraber yapıldıgı tedavidir. Özellikle biyolojik nedeni az olan ve hafif düzeydeki vakalarda psikoterapide ilaç tedavisine gerek olmadan da başarılı sonuçlar alınmıştır. Bu tedavilerin yanında gevşeme egzersizlerinin de hastaya iyi geldiği gözlenmektedir. Terapi yontemleri panik ataklara neden olan duyguları inceleyerek atakları uzun vadede azaltmakta ya da ortadan tamamen kaldırmaktadır. Biyolojik nedeni az ve hafif düzeydeki vakalar için, Dr.Nihat Kaya, günlük yaşamdaki sorunlar, olaylar ve kişilik özelliklerimizden kaynaklanan bazı depresyon ve panik atakların eğer kendimizle yüzleşmeye hazırsak, değişime niyetliysek psikoterapiyle geçebileceğini ve hatta ilaçla tedaviye bile gerek kalmayacağını dile getiriyor. 

Alternatif ve Tamamlayıcı Yöntemler
Dr. Nihat Kaya, panik atağı iyileştirmede tek başına alternatif ve tamamlayıcı bir yöntem olmadığını, sadece iyileşmeye dolaylı bir katkısının olacağını söylüyor. Buradaki en önemli noktanın ise umutsuzluğa kapılmaya başlayan hastanın “umut tacirleri”nin tuzağına düşmemesi olduğunun da önemle altını çiziyor. 

Dr. Nihat Kaya’nın Alternatif ve Tamamlayıcı Yöntemler hakkındaki yorumları:
Akupunktur
Vücudun belli noktalarına yerleştirilen iğnelerle yapılan bir tedavi yöntemidir. İnsan vücudunun kendi kendini onarım gücü çok yüksektir. Vücudumuzda bu gücü harekete geçiren belli uyarı noktaları vardır ki bunlara akupunktur noktaları denir. Bunlar kulakta ya da vücudun diğer yerlerinde olabilir. Bu noktalar uyarılarak vücudumuzdaki enerji dolaşımı normale döndürülür ve hastalık hali ortadan kaldırılır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yayınladığı raporlara göre, akupunktur yan etkisi olmayan bir metottur. Akupunktur konusunda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, bu tedavi yöntemini uygulayan merkezlerin güvenilir olmasıdır. Akupunktur yapanın mutlaka doktor olmasına ve dürüst, mesleğini iyi yapan birisi olmasına dikkat etmek gerekir.

Nörofeedback Yöntemi
Biofeedback, hastanın bilinçsiz vücut fonksiyonlarını etkilemek için ölçüm verilerinin, hastaya geri dönüşümü anlamına geliyor. Beyin dalgalarından edinilen ölçümler, bir bilgisayar programı aracılığıyla hastaya iletilir. Hasta da aldığı bilgiler aracılığıyla istenen beyin dalgalarını çıkarmayı öğrenmeye başlar. Uygulama 30 dakika sürer. Belli bir oranda dikkatini yönetebilen hastaların dikkat ve konsantrasyonlarını arttırmak oldukça etkilidir. Diğer psikolojik bozuklukların tedavisinde daha çok bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır.

NLP
İnsanın duyu organlarıyla nasıl algıladığını, kendisi ve iç dünyasıyla nasıl iletişime girdiğini açıklar. Geçmişi ile ilgili izlerin bilinç altında yatan meta programlarını fark ettirir. Panik atak gibi sıkıntıya sebep veren psikolojik problemlerle ilgili farklı bir anlayış geliştirme ve bu anlayışın oluşturulması için uygulama yapma felsefesidir. NLP teknikleriyle duygu durumunuzu değiştirmek ve panik ataklarınızı kontrol altına almak da faydalı olabilir. Ancak iyileşmek için tek başına yeterli değildir. Aslında bu yöntemi, terapilere hakim psikolog ve psikiyatrlar zaten uyguluyorlar. Maalesef piyasada, iktisatçı, mühendis, avukat ve diğer mesleklerden bazı kimseler NLP ile “şifa” dağıtıyor; vatandaşın hem sağlığı, hem de cebiyle oynuyor.

Hipnoz
Tıpta uzun zamandır kullanılan ve insanlık tarihi süresinde de kendisini gösteren bir fenomendir. Hipnoz, yoğun bir odaklanmayla beraber telkin almaya karşı açık olma halidir. Bilinçsizlik hali yoktur; kişi hipnoz halinde bile kendisine uygun gelmeyen telkinleri kabul etmez. Hipnozun panik atak hastalarına en önemli faydası, vücutlarında rahatlık hissedebilmeleridir. Yaşama daha farklı bakış açısı sağlayacak telkinlerin faydası olur. Panik atağın tedavi sürecinde ve çeşitli yerlerde kullanılabilir. Hipnoz tek başına bir tedavi değildir; tedaviye yardımcı olmak, tedaviyi kolaylaştırmak amacıyla kullanılan bir yöntemdir.

Yoga
Yoga, bedeni, zihni ve ruhu tamamen eğiten, huzur veren ve kişinin kendini keşfetmesini sağlayan, dünyadaki en eski kişisel gelişim metodudur. Tekrarlanarak yapılan hareketler, soluk alıp vermeler, dikkati yoğunlaştırma kişide bir rahatlama ve gevşemeye sebep olur. Panik atak tedavisinde yardımcı olarak kullanılabilir.

Bioenerji
Şifacılık üzerine kurulmuş, üzerinde bilimsel çalışmaların yapılmasına ihtiyaç duyulan bir konudur. Vücutta şakra adı verilen yedi tane alan olduğuna inanılır. Bunlar enerji merkezleri olup şifacı bunlara dokunarak, kendi aurasıyla enerji transferleri yaparak uygular. Panik atakta tedavi özelliği yoktur. Diğer bazı yöntemler gibi, geçici “plasebo” (yalancı) iyileşme görülebilir.

Reiki
Ruhsal, zihinsel ve fiziksel enerji aktardığına inanılan başka bir şifacılık yöntemidir. Reiki, yaşam enerjisini arttırıcı bir kanaldır. Reiki uygulamalarıyla yaşam enerjisi yükselir ve kişi sağlık bulduğuna inanır. Panik atakta tek başına tedavi değeri yoktur. Yardımcı olarak kullanılabilir. Burada da plasebo değeri yüksektir.

EFT
Duygusal Özgürlük Tekniği görüşüne göre, bilinç ve bilinçaltını geçmişte yaşadığımız bir olayın bıraktığı duygusal izlerden “sadece parmaklarınızı kullanarak” birkaç dakikada arındırabilirsiniz. 

EFT, vücut vasıtasıyla zihni iyileştirdiği savı olan modern şifacılık tekniğidir. EFT’nin tanımlaması ve uygulamasını yapanlar beş seansta panik atağı tedavi ettiğini iddia etmektedirler. Fakat garanti vermediklerini de söylüyorlar.

EFT ayrıca tıpta mucize ve keramet olmadığını; her şey bilimin ve aklın sınırları içerisinde uygulandığını, doğada var olan yasalar, insanlık tarihinin binlerce yıllık tecrübeleriyle oluşmuş uygulamaları sonucu gerçekleşebileceğini gösterdiğini bu yüzden kısa sürede “şifa” vaat edenlere kanmamamız gerektiğini vurguluyor.

Panik Atağa Yatkınlığım Var Mı?
Dr.Nihat Kaya, Panik atağa yatkınlığı olan kişileri şöyle sıralıyor:
• Birinci derece akrabalarında panik ya da anksiyete (kaygı) bozukluğu olanlar
• Sıkıntılı, telaşlı, aceleci, mükemmeliyetçi insanlar (Özellikle sanat, sahne, medya ve tekstil sektöründe çalışanlar)
• Düşünce ve duygularını dışarıya yeterince yansıtamayan, içe dönük insanlar
• Alkol ya da başka maddelere yatkınlık ve bağımlılığı olanlar
• Sürekli verici davranıp, “hayır” diyemeyenler
• Sürekli baskı altında olup engellenen ya da kendi kendini baskılayanlar
• Cinselliği baskılayan, cinsel tatminsizlik yaşayan, yoğun bilinç dışı aldatma dürtüleri ve gizli homoseksüel eğilimleri olanlar
• Aşırı hırslı, sürekli başarıyla beslenen, başarısızlıklarda sürekli kendini suçlayanlar
• Sosyalfobik, kaçıngan kişi yapıları
• İşi ile evli olanlar, yani hayatını işe adayıp hayatı ıskalayanlar

Depam’ı duydunuz mu?
DEPAM (Depresyon ve Panik Atak Merkezi) depresyon ve panik atak hastalığının sanki bir dahili hastalıkmış gibi dışarıya yansımasından yola çıkarak; hastaların “gecikmeden” dolayı her türlü kayıplarını asgariye düşürmek amacında olan bir merkezdir. DEPAM, toplumun bu iki hastalığı tanıması için broşürler, makaleler, kitaplar, yazılacak bilimsel araştırmalar yapıyor ve bu süreç hala devam ediyor. Ayrıca DEPAM yabancı toplumlarla Türk toplumu arasında belirtiler, nedenler ve diğer özellikler açısından sosyal-kültürel-biyolojik farklılıklar araştırılıp yeni yaklaşım biçimleri geliştiriyor. Bu amaçlar çerçevesinde DEPAM’da Psikiyatristler, klinik psikologlar, psikolojik danışmanlık, rehberlik uzmanları, sosyal hizmet uzmanları ve psikiyatri hemşireleri görev yapıyor. 

DEPAM genel olarak; Panik Atak, Depresyon, Sosyal Fobi ve Diğer Fobiler, Takıntı ve Saplantılar, Gençlik Sorunları, İntihar Davranışı, Cinsel Sorunlar, Çekingen, Utangaç, Alıngan, Şüpheci Titiz, Mükemmelliyetçi Kişilik Problemleri ve Kişilik Testleri, Eşler Arasında Kıskançlık Sorunu, Uyku Bozuklukları, Manik Depresif Bozukluk, Yeme Bozuklukları (Aşırı Yeme veya Yememe), Alkol Sorunu gibi konularda teşhis ve tedavi hizmetleri veriyor.

DEPAM (Depresyon ve Panik Atak Merkezi)
www.depam.com • T 0 212 635 47 94

Dr. Nihat Kaya’dan
Panik Atak ve Beslenme

Panik Atakda Beslenme Nasıl Olmalı?
Gerek fiziksel gerekse ruhsal hastalıklarda vücut kimyası değişir. Metabolizma farklılaşabilir. İnsan biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutları olan bir varlıktır. Kimya derslerindeki birleşik kaplar gibiyiz. Bir yerde sıvı azalınca diğer yerde çoğalır ama yok olmaz...

Panik ataklar böbreküstü bezlerimizden yüksek miktarda “Adrenalin ve Kortizol” salgılatır... Ataklar sırasında oluşan çarpıntı, terleme, ateş basması, tansiyon yükselmesi, nefes darlığı, her şeyi sisli görme durumları bu hormonların yaptığı fizyolojik etkilerdir. Bu belirtilerin beyindeki algılamaları ise; hep ciddi bir hastalık yaşanacağı şeklindedir...

Panik ataklardaki belirtileri ortaya çıkaran her şey, panik atağın geldiği şeklinde değerlendirilir.. 
Yeme-içme davranışımızda panik ataklarla yakından ilgilidir... Örneğin; uzun süre aç kalmak kan şekerini düşürür. Düşen şekeri normale çıkarmak için böbrek üstü bezlerimizden “Adrenalin, kortizol, büyüme hormonları” salgılanır... Bu hormonlar depolarımızdaki yağlardan, proteinlerden şeker üretmeye çalışır... Bu arada çarpıntı, ağız kuruluğu, terleme, sinirlilik, ortaya çıkar. Panikli bir insan normal olan bu durumu hemen panik atak olarak değerlendirir ve korkuya kapılır. Korkuyla beraber adrenalin daha da yükselir ve gerçek panik başlar... 

Veya yemek sonrası alınan gıdaların hazmı için “mide fabrikası” nın daha çok enerjiye gereksinimi olur. Bu enerji kanla sağlanır. İstirahat durumundaki çalışmasını terk eden kalp, hızlanmaya ve mideye daha çok kan pompalamaya başlar. Panik ataklı biri kalbine çok duyarlı ve odaklı olduğundan bunu hisseder. Çarpıntıyı panik başladı diye düşünür ve korkar... Oysa bu da fizyolojik, normal bir durumdur... Panikle tanışmamış olsa belki hiç dikkatini çekmeyecektir.
Dolayısıyla açlık-tokluk durumumuz, ne yiyip-içtiğimiz panik ataklarımızla yakından ilişkilidir...

Yiyecek ve içeceklerde neyi tercih etmeliyiz?
• En temel şey, panik atağı tetikleyici yiyecek ve içeceklerden kaçınmak.
• Günde toplam 8-10 su bardağı; su, soda, taze sıkılmış meyve suları içmek.
• Günde 5 adet değişik ve özellikle o mevsimde olan meyvelerden yemek (örneğin; yaz aylarında bir dilim karpuz, bir şeftali, bir armut, iki kayısı gibi).
• Mevsimsel beslenmek (kışın kış, yazın yaz sebze ve yiyeceklerini tercih etmek). 
• Özellikle sebze yemeklerini az pişirip, vitaminlerinin hasar görmesine engel olunmalı. Yemeklerde mutlaka sıvı yağ kullanılmalı. Yağı kesinlikle yakmamalıyız... Hatta sebzeleri buharda pişirip, üzerine zeytinyağı gezdirmek daha sağlıklıdır.
• Mevsiminde ıspanak, pırasa, muz, brokoli, kereviz, enginar yemek.
• Günde üç öğün yerine beş öğün, ama az az yemek.
• B vitaminlerinin sinir sistemini güçlendirdiği ve beyindeki serotonini artırdığı, adet öncesi gerilimi azalttığı bilinmektedir. Bu nedenle kepekli buğday ekmeği yemek, mercimek, nohut, fasulye, bezelye, barbunya tüketmek faydalıdır.
• Tatlılardan, sütlü ve meyve tatlılarını tercih etmek doğru olur.
• Meyve ve tatlıların yemekten iki saat önce ya da sonra yenmesi daha doğru olur.
• Çay tiryakileri günde 5-6 bardağı geçmemeli ve açık içmeliler.
• Panik atak kontrol altına alındıktan sonra günde bir adet kahve içilebilir.
• Her gün mutlaka bitkisel çay içilmelidir. Panik atak ve kaygı giderici özelliği olan melisa, papatya, değişik firmaların çıkardığı ve üzerinde “Relax” yazan bitki çaylarından günde toplam üç fincan içilmeli...
• Omega 3 ve Omega 6 bakımından zengin olan ton ve somon balıklarından yiyelim. Bunlar sinir sistemi hücrelerinin zar yapısını güçlendirerek iletinin sağlıklı olmasını sağlar ve vücut direncini artırır.
• Balık sevmeyen veya bulamayanlar ise; her gün bir yemek kaşığı keten tohumu yiyebilirler (sütle, yoğurtla ya da suyla yutulabilir).
• Evimizde, işyerimizde lavanta bulundurup, ondan yayılan rahatlatıcı kokuları içimize çekelim... Güzel kokulu duş jelleri kullanalım. Güzel kokuların ve bazı müziklerin bizi gevşeten, huzur veren gücünü keşfedelim...