29 Aralık 2012 Cumartesi

ONLAR TEHLİKE DEĞİL, TEHLİKEDELER!

Her gün yoğun iş koşuşturmasıyla, ya da hayat telaşıyla geçerken önlerinden, göz ucuyla süzdüğümüz; hiç kimsenin üzerine alınmadığı sosyal bir yara olarak kanamaya devam eden ve her geçen gün sayıları daha da artan sokak çocukları, aslında kimsesiz değil bizim çocuklarımızdır.

.....

Çocuk olurdum eskisi gibi

Şımarırdım öylesine
Boşver abi, kimin neyine bayram
Kimin neyine hediye, baba kimin neyine abi
Sahi senin düşlerin vardır
Söylesene, göremediğin rüyanın düşünü kurar mısın?
Ahmet, bir düş görmüş geçenlerde
Yorgun ve geç gelen bir gecede
Utanırken anlattı, anlatırken utandı
Bir ip bağlamış gök kuşağına
“bak ana uçurtmamı gördün mü, ya uçurtmamın gölgesinde bilye oynayan çocukları?”
Ahmetin düşü işte…
Bana düşlerini kiralar mısın abi
Bedava boyarım ayakkabılarını
Bana düşlerini, düşlerini abi
Boşver…
...
Bedirhan Gökçe - Sokak Çocuğu

Nedir bu tabir? “Sokak Çocuğu”

Bütün dünyada sanki toplanıp karar verilmiş gibi aileleri tarafından evlerinden atılan ya da mecburen dışarıya kaçan çocukları, “sokak çocukları” tanımına sığdırmak ne denli doğru? Ailesiyle ya da aile yerine geçen kurumlarla ilişkisini kısmen veya tamamen koparmış, günün büyük bir kısmını sokaklarda geçiren, madde bağlımlılığı ve suçla ilişkisi yoğun olan 18 yaşından küçük bireylerdir onlar. Dünyanın bir kısmında “Kirli Çocuklar”, bir kısmında da “Tahtakurusu” gibi benzeri tabirlerle anılan, kaldırım taşlarında, köprü altlarında, alt geçitlerde ve bankamatik kulübelerinde sabahlayan, zayıf bedenleriyle hayatın güçlükleri karşısında tek başına bırakılan bu çocukların gözünde, yaşadığımız dünya denilen yer her geçen gün daha güvensiz bir yer olmaya devam ediyor.

Sokakta Yaşama ve Çalışma
Sokakta yaşayan çocuklar, 24 saat tüm zamanını sokaklarda geçiren çocuklardır. Bunlara, ailesi ve toplum ile bağları olmayan, geçimini sokaklardan sağlayan, zaman zaman suç işleyip bali, tiner gibi uçucu maddeler kullanan ya da bunlara ihtiyaç duyan, sokağı kendilerine mekan eden çocuklar da diyebiliriz. Sokaklarda yaşayan çocukların aile, eğitim, çocuk kurumları gibi kendisine karşı sorumluluğu olan kişilerle veya kurumlarla hiç bir temasları bulunmamaktadır.
Sokakta çalışan/çalıştırılan çocuklar ise; aile bağlarını koparmayarak, bir şekilde yaşamları sürdürmekte ve geç saatte bile olsa mutlaka evlerine dönmektedirler. Sokakta çalışan çocuklara mendil, sakız, kart, su satanlar veya dilencilik yapanlar örnek olarak verilebilir. Aile geçimine katkıda bulunmak için çalışan ve okulla ilişkilerini güçlü olmasa da sürdüren çocukların uyuşturucu ve uçucu maddeye karşı bağımlılıkları genelde yoktur.
Aslında bu iki grubu keskin, belirgin hatlarla birbirinden ayırmak her zaman çok mümkün değildir. Çünkü, genel anlamda ‘sokaktaki çocuklar’ günden güne normal yaşamlarını zorlaştıran tehlikeli ortamlara sürükleniyorlar. Mendil satan, cam siliciliği yapan ve benzeri işlerde sokakta görev alan çocukların, aile bağlarında zayıflama olduğu görülmektedir. Ailenin denetiminden uzaklaşan çocuk, eğitimini bırakmaktadır. Nedeni ise; yaşıtlarının kendisini dışlamaya başlaması, bundan dolayı yetişkin kişilerin yanında yer almak istemesidir. Fakat burada da kendilerine yer bulamayınca sokaktaki özgürlüğü seçerek, içinde bulunduğu sosyal hayattan da koparak belirli bir zaman sonra sokakta yaşamayı tercih eder hale gelmektedirler.

Sokaklarda Yaşayan Çocukların Genel Özellikleri
• Sokaklarda yaşayan çocuklar; yaşama, gelişme, sağlık ve eğitim hakkı olmak üzere hiçbir haktan yararlanamamaktadırlar.
• Kendi aileleri ya da ailelerinin yerine geçebilecek sosyal kurumlarla tüm bağlantıları kopmuştur.
• Ailenin vermesi gereken psikojik doyum, güvenlik hissi, yardımlaşma gibi birçok gereksinimi bulundukları çevreden almaktadırlar.
• Sokaklarda örnek aldıkları kişiler suçla ilişkilidir. Bu sebepten dolayı, bu çocukların da suç işleme olasılıkları yüksektir.
• Uyarıcı madde kullanım olasıklıkları fazladır. Madde kullanımı sokaklarda yaşayan çocuklar için sosyal ve grupsal kabul için gerekli görülmektedir.
• Eğitim sürecine girmemiş veya eğitim sürecinden erken ayrılmış çocuklardır.

Gelişimleri Risk Altında

Sokakta bulunmaları nedeniyle fiziksel, duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimleri tehlike altındadır.
Fiziksel gelişimlerinin riski; barınma, güvenlik ve beslenmeye ilişkin riskler sonucu hastalıklar meydana gelmektedir. Bunun yanında uyarıcı madde kullanma gibi riskler de taşımaktadırlar.
Duygusal gelişimlerinin riski; bireyler ile sağlıklı ilişki içerisinde bulunamamaktadırlar. Zaten sokaklarda yaşamaya başlamadan önceki hayatlarında da sağlıklı bir ilişki söz konusu olmadığından çocuklar kendilerini sokakta bulmuştur. Buradaki duygusal boşluklarını ise dışarıda yaşayan akran grupları ile gidermektedirler. Duygusal alanda diğer önemli bir risk ise şudur; sokaklarda yaşayan çocuklarda depresyon ve kaygı gibi psikolojik rahatsızlıklar oldukça sık görülmektedir.
Sosyal gelişimlerinin riski: sokaklarda yaşayan çocuklar dolandırıcılık, hırsızlık, fırsatçılık gibi bir çok olumsuz olaya bulaşmaktadırlar. Bu sebeplerden dolayı toplumun belirli bir kesimi tarafından reddedilmekle kalmayıp; suça eğilimli, ahlaksız olarak da görülmektedirler. Bunu kendisi için bir risk kabul eden çocuklar ise, sokaklarda yaşayan arkadaş grupları ile yardımlaşmaktadırlar.

Tehlike Tam Karşılarında
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı komisyon, çocukları sokağa iten nedenleri ilgisizlik, ailelerin eğitimsizliği, okula gidememe, ekonomik sorunlar, göç ve aile içi taciz olarak sıralıyor. Bu rapora göre sokaklarda yaşayan çocuklar; cinsel istismar, kaçırılma, öldürülme, suç işlemeye zorlanma, madde bağımlılığı, bulaşıcı ve tehlikeli hastalıklar, kimlik çatışması, fiziksel ve ruhsal gelişimlerinde bozukluk, eğitimsiz kalma, suç örgütleri (çete) tarafından kullanılma ve şiddet gibi bir çok tehlike ile her an karşı karşı karşıya kalmaktadırlar.

Maddeye Bağımlılık
Sokaklarda yaşayan çocukların birçoğu, sokak şartlarında yaşadıkları sıkıntılarla baş edebilmek ve karşılaştıkları tehlikelere karşı duydukları korkunun üstesinden gelebilmek için uyuşturucuya sığınmaktadırlar. Sokakta kavga ettiklerinde şiddete karşı durabilmek, dayak yedikleri zaman kendilerinde acı hissetmemek, yaşadıkları zorluklara duygusal ve bedensel olarak bir güç oluşturabilmek, havanın soğuk olduğu zamanlarda soğuk havaya karşı dirençli olabilmek, kendilerini güçlü ve cesaretli hissedebilmek, hayal dünyalarını genişletebilmek ve utangaçlık duygularını yok ederek rahat bir şekilde etraftaki kişilerden para ve yemek isteyebilmek için uyuşturucu kullanmaktadırlar. Sokakta ucuz ve kolay bulunabilen bali, tiner gibi maddeleri kullanmalarının bir diğer sebebi de sokaklarda yaşayan grupların yaşam şekillerine ayak uydurmak ve kendilerini benimsetmektir.

Türkiye’de Sokak Çocuklarının Durumu
Türkiye’de en az 42 bin çocuğun sokaklarda yaşadığı ya da çalıştığı tahmin edilmektedir. Ancak gayri resmi rakamlar 80 bin’e kadar çıkmaktadır. Bu çocukların büyük çoğunluğu, belediyelerin sağlayabildiği daha iyi yaşam standartları arayışı içinde şehirlere akın eden ve sosyal olarak sınırlılıkları olan göç etmiş ailelerden gelmektedir. Bu çocukların sayılarının artması, ailelerin artan yoksulluğunun etkilerine en görülür tepkidir. Çocukların birçoğu okula düzensiz gitmekte ve öncelik olarak sokaklarda çalıştıkları için; eğitimlerini de kaçınılmaz olarak ikinci sıraya almaktadırlar. Sokaklar, hayatlarının büyük bir parçası olsa da, bu çocukların çoğu hala aileleriyle yaşamaktadır ve yoksullukları ailelerinin durumundan kaynaklanmaktadır. Sokakta yaşamaya itilen çocukların küçük bir bölümü, ev ve aileleriyle daha zayıf bağlara sahiptir. Yoksulluk ve sosyal dışlanma yaşayan ailelerin genelinde, aile içi güvensizlik ve çatışma görülür. Bu ortam yüzünden yıpranan çocuklar; evleri, aileleri ve eğitim sistemi ile bağlarını kısa zamanda koparmaktadırlar. Birçok şehirde sokakta yaşayan veya çalışan çocuklara sunulan hizmetler, çocukların madde bağımlılığından kurtarılması, çocukların ailelerine geri döndürülmesi, ailelerin çocuklarını sokakta çalıştırmaktan vazgeçmesinin sağlanması ve geçici barınma imkanlarının sağlanmasına odaklanmıştır. Bazı durumlarda, bu rolü sivil toplum kuruluşları ve belediyeler üstlenmektedir.

Unicef’den Tam Destek
Unicef, öksüz çocuklara, zor koşullarda yetişen çocuklara, sağlıksız şartlarda yaşayan çocuklara, afetler geçirmiş çocuklara, eğitim göremeyen çocuklara parasal ve psikolojik yönden destek sağlar. Unicef’in yardımları ülkemizde 1951 yılından beri oldukça sık görülmektedir. Birçok aileyi çocuk eğitimi konusunda eğitmiş ve birçok el kitabı bastırmıştır. Çocuk haklarını ve çocuk kaygılarını dile getirmek için illerde delegeler, çocuk hakları kitapları çıkarmıştır. Ülkemizde birçok çocuğun öğrenimini tamamlaması için öğrenim merkezleri kurmuş, bunun dışında bulaşıcı hastalıkları engellemek için büyük adımlar atmış ve acil durumlar için psikososyal yönden eğitim vermiştir. Böylece Türkiye’yi afetleri önlemek konusunda dünyada ön sıralara taşımıştır. Ülkemizde büyük sorun olan sokak çocuklarının çoğunu yetiştirmiş ve o çocukların güzel yaşamalarını sağlamıştır.

Unicef’den Çözüm Önerileri
Unicef çocukları sokakta yaşamaya veya çalışmaya iten nedenlere karşı, çocuklar ve aileleri için pratik ve kalıcı çözümler üretiyor.
• Ebeveynlerin ve çocukların aile içi iletişimi geliştirmek için eğitim, beceri ve bilgiye ihtiyacı vardır.
• Çocukların sağlık, eğitim ve gelişim ihtiyaçlarının karşılanmasına dair hakları ailelerce ve hizmet sunanlarca korunmalıdır.
• Ergenlerin spor, dinlenme, eğlence ve eğitim etkinlikleri gibi, sokak yaşantısına gerçek alternatifler oluşturacak aktivitelere ihtiyacı vardır.
• Çocukların, mevcut hizmet sunumundaki boşluklar nedeniyle gözden kaçırılmasını önlemek için, daha fazla koordinasyona ihtiyaç vardır.
Bir çocuk sokakta yaşamaya itilmiş ise:
• Ailelere yönelik sağlık, beslenme, sosyal yardımlar ve geçici konaklama imkanları birbirini tamamlayacak şekilde koordine edilmelidir.
• Çocuğu ailesiyle yeniden bir araya getirme süreci mümkün olan ilk fırsatta başlatılmalıdır.
• Yapılan müdahalelerin geçici çözümler olarak kalmaması için etkileri izlenmelidir.

Unicef’in Hedefi
Sokakta yaşamaya itilen çocuklar sorununun en çok görüldüğü öncelikli iller olan İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Diyarbakır, Adana, Mersin, Bursa, Erzurum ve Gaziantep illeri beraber stratejik eylem planları geliştirilmelidir:
• Toplumun, sokakta çalışan ya da yaşayan çocukların bir tehdit oluşturmadığına, aksine bu çocukların kendilerinin tehdit altında olduğuna ikna edilmesi gerekmektedir.
• Konunun toplumsal sonuçlarını açıklığa kavuşturmak için medya desteği alınmalıdır.
• Çocukları risk altında olan ailelere sunulan hizmetler ev ziyaretleri ile desteklenmelidir.
• Ebeveynlere erken çocukluk gelişimi ve ergenlerle iletişim becerileri ile ilgili eğitim ‘aile eğitimleri’ ile sağlanmalıdır.
• Düşük gelirli aileler çocuklarının sokakta çalışarak elde ettiği kazancın yerine “Şartlı Nakit Transferi” uygulamasından faydalanmaya teşvik edilmelidir.
• Kız çocuklarının eğitimine yönelik “Haydi Kızlar Okula” kampanyası çalışanları, ilköğretime kayıt ve devamı sağlamak için ilgili ailelerle birlikte çalışmalıdır.
• Kentlerin dezavantajlı bölgelerinde yaşayan aileler için daha fazla spor ve eğlence/dinlence etkinliği düzenlenmesi desteklenmelidir.

Sorunun çözümü için, hem merkezi hem de yerel yönetimler gerekli ilgi ve politik desteği sağlamaktadır. Ancak sosyal hizmet sunan kurumların kaynak kısıtlılığı yüzünden çözüm için özel sektörün maddi desteği de gereklidir.

26 Aralık 2012 Çarşamba

Bilinç Uyur,Bilinçaltı Uyumaz!



 Bilgiyi algılamamız bilinç ve bilinçaltımız sayesinde meydana gelir. Bilinç bizlerin sadece görebildiğimiz kadarını algılarken, bilinçaltı çevresel görüntüleri de algılar. Gözlerimiz devamlı bir tarama içindedir. Tarıyor ve algıladığı bilgileri bilinçaltına atıyor. Biz, normal şartlarda beynimizde depolanan bilgilerin çok azını hatırlıyoruz. Ama mesela markete gittiğimizde 10 tane deterjan arasından 1 tanesini çekip alıyoruz. Yani farkında olmadan gördüğümüz veya duyduğumuz şeyler, bilinçaltından çıkarak bizim o malı satın almamızda etkili bir hal alıyor. Ürünü pazarlama ve satın alma konusunda  medyanın çok büyük etkisi olduğunu söyleyebilirim. Ürünleri bilinçaltımız seçiyor ve bizde alıyoruz. Gözümüz farkında olmadan etraftaki nesneleri ve anlık pozisyonları bilinçaltına atıyor ve bu şekilde farkında olmadan bazı mesajlar ile etkileniyoruz. Özellikle reklam alanında sık sık  kullanılıyor. Gördüğümüzü sanıp da göremediklerimiz ama aslında bilinçaltımız tarafından algıladığımız bazı örnekleri vererek sizleri hem eğlendirmek hem de bilinçaltınızın gizli sırlarına yaklaştırmak istiyorum. 
Camel 
En etkili reklamlardan biri diyebilirim size. Çünkü hala nerede olursak olalım deve figürü bize direk olarak Camel markasını çağrıştırmaktadır. Camel sigarasının üzerindeki erkek figürü bizim bilinçaltımıza direk olarak cinselliği empoze ediyor. 




Gılbeys  
 Hadi durma iç heyecanı yaratmıyor mu sizde de? Sizce neden bu reklamı gördüğümüzde heyecanlanıyoruz? Bunun nedeni tüketmek istediğimiz alkol mü yoksa bardağın içindeki buzlarda gizlenen "sex" yazısı mı? 
 







Fedex 
 Bilinçaltımızı renklerde oldukça fazla uyarır. Mesela yurtdışı kargosu olan Fedex renklerini çok güzel seçmiş diyebilirim. Turuncu-koyu mavi logosunda yer alan renk enerjisi, yani bu renklerin vurguladığı uyum, sorumluluk, ciddiyet üzerimizde olumlu bir etki oluşturmuş ve logo amacını bulmuştur. Bununla birlikte bu logonun marifetleri renklerinden ibaret değil, ilk bakışta algılanamayan bir ok var bu logoda. Bu da seçiminizi bizden yana kullanın mesajıdır benim gözümde. 

Kuzuların Sessizliği 
 Film afişinin üzerinde bulunan kelebek figürünün üzerinde bir kuru kafa var. Bu fark ediliyor. Biraz daha dikkatli bakınca o kuru kafanın nü şeklinde resmedilmiş 3 kadından oluştuğunu göreceksiniz. Beyin bunu gördüğü anda bu başka herhangi bir filmin afişinden öncelikli olarak yer ediyor. 




Aslan Kral 
Bütün çocukların severek izlediği Aslan Kral’ın verdiği mesajı hiçbirimiz algılayamamış olabiliriz. Sizlere bu çizgi filmden sadece bir kare göstermek istiyorum. Gökyüzüne yazılmış Sex kelimesini görebiliyor musunuz? 




 Klavyeden mesaj 
Hepimizin hemen hemen her gün kullandığı klavyede ne olabilir? Onun bize çağrıştırdığı bir şey var mıdır? Biraz dikkatli bakarsanız mutlaka göreceksiniz. Acaba E,S,X harfleri bilinçli olarak mı alt alta dizildi? 


Diğer Mesajlar;





11 Aralık 2012 Salı

Özel Günleriniz İçin Seçtiğim Yabancı Şarkılar



Kendi düğünümde ben henüz nikah masasına çıkmadan misafirler yemeklerini yerken nasıl bir yemek müziği onlara eşlik edecek diye günlerce şarkı aradım. Keşke dedim bir liste olsada direk copy paste J Ama öyle olmadı maalesef L Ben de karar verdim, bu sıkıntıyı her gelin adayı çekmesin diye sizlere bir liste hazırladım. Umarım sizler için oluşturduğum yemek müzikleri işinize yarar. Kim bilir belki de ilk dans müziğinizi de burada bulursunuz. Bu arada benim ilk dans şarkım  “Elvis Costello’dan - 'She'” J

  • Stevie Wonder - I Just Called To Say I Love You
  • Buika - La Bohemia (Almodovar Soundtrack Collection)
  •  Diana Krall - Fly me to the moon
  •   Louis Armstrong -  What a wonderful world 
  • Clark Anderson - Beyond the Stars
  •  George Michael - Careless Whisper Santana - Maria Maria
  • Norah Jones - Sunrise Tahiyyeh Le Fairooz
  • Bebe - Siempre Me Quedara (Cocaine)
  •  Norah Jones - The Story
  • Frank Sinatra Fly Me To The Moon
  • Dany Brillant-Regarde Moi
  •  Frankie Valli and The 4 Seasons- Can't Take My Eyes off You 
  • Lisa Stansfield - All Around The World - Official HQ Promo Video
  •  Elvis Costello -  She
  • Enrique Iglesias – Bailamos
  • Karla Bonoff- All my life
  • Alexander Rybak - Fairytale
  • Buena Vista Social Club-Chan Chan
  •  Emmy Curl - Mine
  • Buena Vista Social Club- Maroon 5 - She Will Be Love
  • Coldplay - Clocks (Buena Vista)
  •  Portofino
  •  Buika - No habrá nadie en el mundo
  • Sting ft. Buena Vista Social Club-Fragilidad
  • Zaz-Dans Ma Rue
  • Luz Casal- Historia De un Amore