10 Mayıs 2012 Perşembe

Şehir Yaşamıyla Gelen Gizli Tehlike; OBEZİTE !

Obezite ya da halk arasında bilinen adıyla “şişmanlık”, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Türkiye’de gittikçe yaygınlaşan obeziteyi, Dr. Ender Saraç ile konuşup sizlerle paylaşmak istedim.

Obezite tehlikesi hangi şartlarda ortaya çıkar? 

Obezite tespiti için vücut bileşenleri analiz cihazları var. Siz vücut bileşenleri analiz cihazına girdiğinizde sadece boy ve kilonuza değil, kas oranınıza, protein miktarınıza, hücre içi ve dışı sıvınıza, yağ oranınıza, yağ ve kas dağılım oranınıza ve gerçek fizyolojik yaşınıza kadar birçok veriye ulaşabiliyorsunuz. Bu cihazlarda, otomatik olarak bilgisayar programı ile kaçıncı derece obez olduğunuza dair direkt sonuç alabilirsiniz. Eğer bunu yaptıramıyorsanız, basit yöntemler ile de obezite tespiti yapabilirsiniz. Bunu da; kilonuzu, boyunuzun metre cinsinden karesine bölerek yapabilirsiniz. Bu çıkan değer 25’e kadar ise genelde bir tehlike yok. 25 ile 29 arası ise fazla kilolusunuz, 29’dan sonra ise ciddi obezite ortaya çıkıyor, 35’den sonra ise “morbit obez” dediğimiz çok tehlikeli ve ciddi hastalıkların başladığı obezite çeşidiyle karşılaşıyoruz. Biz, mesela boy ve kilosu normal gibi gözüken birçok kişiyi, vücut bileşenleri analizi cihazında yağ oranı fazla, kasları erimiş ve yağları da merkezi bölgede kötü bir şekilde dağılmış halde bulabiliyoruz. Örneğin hasta normal kiloda oluyor ama aslında sağlıksız. Buna mukabil 4 kilo fazla gibi gözüküp kastan kemikten almış kişilere de “sen kilo verme” diyoruz. Örneğin; iki tane yetmiş kilo olan kişinin bir tanesine “kilo al” diyebilirken, diğer kişiye “çok iyisin kilo alıp vermene gerek yok” diyebiliyoruz. Dolayısıyla tüm bunlar çok önemli ama en önemlisi vücut bileşenleri analiz cihazı ile ya da basit yöntemlerle, beden kitle endeksimizi mutlaka öğrenmemiz gerekiyor.

Türkiye’de özellikle çocuklarda ve gençlerde obezite çığ gibi büyüyor. İstatistiklere göre; obezitede İngiltere birinci, Portekiz ikinci, Yunanistan üçüncü. Türkiye ise dördüncüyken liderliğe doğru ilerliyor.


Küçük Amerika  Oluyoruz!

Türkiye’de obeziteyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye maalesef küçük Amerika oluyor diyebilirim. Dünyada obezitenin en yaygın olduğu yer, tıbbın en iyi olduğu ülke olan Amerika’dır. Oradaki Mississipi eyaleti bütün dünyada obezitenin en yaygın olduğu eyalet. Her üç kişiden biri obez. Bakın fazla kilolu değil, obez. Yani tıbbi açıdan risk taşıyan kişiler. Avrupa’da ise İngiltere birinci, Portekiz ikinci, Yunanistan üçüncü. Türkiye ise şu sıralar dördüncülükten liderliğe doğru ilerliyor. Türkiye’de özellikle çocuklarda ve gençlerde obezite çığ gibi büyüyor.


Obezitenin Türkiye’de gittikçe artmasının nedenleri nelerdir?

Bunun sebebi az hareket, genetiği değiştirilmiş, hormonlu, mevsim dışı, turfanda, konserve, koruyucu katkı maddeli yani insanın çok fazla burnunu soktuğu gıdalar. Özellikle de rafine gıdalar. Daha fazla kızartma yeme, refah seviyesinin artması ile lezzetli yiyeceklere daha kolay ulaşabilme, kırmızı et yeme, asitli şekerli ve yağlı içecekler içme, tuz oranının artması, çok fazla kimyasal ilaç kullanılması, uyku düzeninin bozulması ve stres obezitenin nedenlerinden diyebilirim.

Biz Dünyayı Bozduk!
Bizler denizi kirlettik; deniz ürünlerini bozduk. Tavukları kümese tıktık, suni yemlerle besledik; kümes tavukları ve yumurtaları doğallığını yitirdi. Büyükbaş hayvanları ahırlara tıktık; doğal beslenmelerini ve temiz havada olmalarını engelleyerek, kırmızı eti de bozduk. Mevsim dışı turfandalar, daha fazla verim için nadasa bırakmama, hormon ekleme, suni gübreler derken sebzeleri ve meyveleri de bozduk. Havayı, suyu kirlettik. Bunun yanında müthiş bir elektro manyetik kirlilik oluşturduk. Doğaya hiçbir şey olmaz. Dünyadaki en ileri, en güçlü ülkelerden biri bile olsanız, aniden olan dokuz şiddetindeki deprem doğa için tüm düzenlemeleri yapar. Sapanca Gölü’ne bakın, 17 Ağustos depreminde bütün o doldurulan yerler çöktü. Demek istediğim şu; doğa kaybetmez. Biz ne kadar burnumuzu sokup, doğal dengeleri bozmazsak; doğaya rağmen değil, doğa ile uyumlu olarak evrimleşirsek o zaman kalkınırız. Çok üzülerek ve tedirginlikle bekliyorum, Türkiye olarak daha yiyeceğimiz çok sert tokatlar sırada bekliyor. Çünkü İzmir ve İzmit Körfezi, Karadeniz kıyıları çok kötü durumda. Artık denize girilmiyor. Balıklar ölüyor. Bir kuduz şüphesi oluyor, binlerce köpek öldürülüyor. Bu yanlışlarla doğaya çok zarar veriyoruz. Dediğim gibi; “DOĞA KAYBETMEZ”. Doğa için küçük bir ayrıntı yeter. Kaybeden yine bizler oluruz. Bunu biz idrak edene kadar daha çok tokat yiyeceğiz. Ne zaman ki doğal dengelere dönmeye çalışırız, o zaman kayıplarımız olmaz. Bakın doğa ile birlikte yaşamak medeniyeti bırakmak demek değil, medeniyet ile beraber, birlikte devam edebilmek demektir. Mesela güneş, su ve rüzgar gibi enerjileri kullanmak çok iyi birer seçenektir. Zaten Allah bize tüm ham maddeyi vermiş. Biz aklımızı ve bilimi, doğa ile uyumlu olarak, Allah’ın yaratmış olduğu formata paralel olarak, ona rağmen değil, onunla beraber olarak kullandığımız zaman ödüllendiriliriz. 

Önce Ruhsal Obeziteden Kurtulmalıyız!
Obez olan bir kişinin sağlıklı yaşama dönme isteği ile ilgili karar sürecinin çok zorlayıcı olduğunu duydum. Kişi kendini fiziksel olarak hazır hissedebilir fakat ruhsal olarak da hazırlanmalı diye düşünüyorum.

Haklısınız. İlk önce bilinçteki obeziteyi (Ruhsal obezite) çözmemiz gerekiyor. Beden yağ ile dolmuş olabilir ama ruhunuz yalan, kin, nefret, kıskançlık, öfke, hiddet ve özellikle diğer kulların hakkını yemeyle dolup, obez olmuşsa kesinlikle sağlıklı olamazsınız. Önce ruhsal obeziteden kurtulmak gerekiyor. Çünkü ruh ve beden paralel olarak hareket eder. 2012’de kıyamet olacak diyorlar. Öyle bir şey kesinlikle olmayacak. En büyük kıyamet bilinçlerde olacak. Bilinçler kırılacak ve yeni bir döneme geçeceğiz. İnsanoğlu idrak edene kadar, doğa bize gittikçe artan sertlikte mesajlar verecek. Yani o kadar şiştik ki! Sadece fiziksel olarak değil ruhsal olarak da inanılmaz şiştik. 

Bir kişinin obez olmasının DNA’ları ile ilgisi var mı?

Biz nesiller nesili yanlış beslenerek, hatalı alışkanlıklara sahip olarak, birkaç nesilde DNA’larımızı da bozuyoruz. Sizin anne babanız ve onların anne babalarının, hatalı beslenmeleri, hareketsizlikleri, hastalıklarları yani her şey ama her şeyleri sizin DNA’larınıza konumlanıyor. Müthiş bir mikrochip söz konusu. Anneninizin ve babanızın ayrı ayrı nesiller boyu yaşadığı hafıza arşiv bilgileri bir karışım halinde sarmanlanıp, yeni bir format atılıyor ve “siz” oluyorsunuz. İşte o anda sizin tüm özellikleriniz belirleniliyor. Burada ilk neslin ve ondan önceki yedi nesilin DNA’ları çok önemli. Eğer o yedi nesil sağlam yaşadıysa, organik beslendiyse, iyi spor yaptıysa, temiz hava soluduysa size iyi bir gelecek miras bırakıyorlar. Onlar ölüyorlar ama aslında ölmüyorlar. Format değiştirip, siz olarak üreyip devam ediyorlar. Sizler aslında biraz babaannenizsiniz, biraz dedenizsiniz, biraz anneniz ve babanızsınız. Siz aslında onların süzülmüş bir harmanısınız. Burada ise, eğer siz de sağlıklı bir şekilde dünya üzerinde neslinizin devam etmesini istiyorsanız torunlarınız için sağlıklı yaşayacaksınız. 

Kimi kişiler istediğinde kilo verebiliyorlar. Fakat bazı kişiler kilo vermeyi çok isterken veremiyor. Genelde bu kişilerin ailesinde de kilo problemi var. İşte “Benim annem de kilolu, babam da kilolu” diyorlar. Böyle bir etken var mı?
Şimdi her şey bir enerji alışverişi. Sizin kendi içinizden ürettiğiniz bir enerjiniz var. Bu virüs bulaşmış hatalı bir metabolizma olabilir. Egzersiz yapın. Yeşil çay için. Akşam geç yemek yemeyin. Kızartmadan uzak durun. Yemekleri yavaş yavaş, uzun uzun çiğneyerek yiyin. Gerektiğinde doğal bitkisel destekler alın. Bolca zencefil, zerdeçal, biberiye, kekik ve tarçın tüketin. Uzun süre aç kalıp da hiçbir öğünde kan şekerinizi düşürmeyin. Beyaz un ve beyaz şekerden uzak durun. Tam tahıl ve çavdar ekmeği tüketin. Bolca sivribiber ve maydanoz yiyin. Aynı zamanda yasemin, mate, ıhlamur ve kekik çayı için. Ödem sökmek için kiraz sapı, mısır püskülü ve maydanozu kaynatıp için. İşte bunları yapan bir kişi obeziteye karşı gayet de güzel başarılı olur.

Evren Düşünceyi Değil, Eylemi Değerlendirir ve Mazeretler Sonucu Değiştirmez!
İki rol model seçilebilir. Birincisi zavallı ve kurban rolüdür. “Benim genetiğim böyle. Çalışıyorum zamanım yok. İstanbul’da olmuyor çok stresliyim” gibi mazeretler sonucu hiç değiştirmez. Örneğin; ben kişiyi vücut analiz cihazına soktum ve diyelim ki kişinin yağ oranı olması gerekenden fazla çıktı. Ben makinaya “Sevgili makinam, lütfen bir beş kilo atıver, yapacaktı ama mazeretleri var” şeklinde sabaha kadar konuşayım, makina yine de sonuca bakar. Kişiler ya zavallı rolünü seçerler ya da kader yazılım programındaki cüzzi irade kısmını maksimum performansta kullanıp, üzerine düşeni en verimli şekilde yaparlar. Evren mazeretlere değil, eyleme reaksiyon verir. Bu kadar basit. Eğer sürekli olarak içinizde vesvese var ve bunun sonucunda kendinize iyi bakmıyorsanız, o zaman dikkat! Kader yazılım programınızda kesin ve net olarak programlanmış, sert bir sağlık deneyimini yaşamaya doğru gidiyorsunuz. Kalp krizi, beyin kanaması, kanser, felç, şeker hastalığı vs. O zaman tekrar tekrar dikkat. Derhal meditasyon, reiki, dua, namaz, ibadet, NLP gibi çalışmalarla bu enerjiyi pozitife çevirmemiz gerekiyor. Sonra Allah’a şu duayı edin; “Allahım, ben kendime iyi bakamıyorum. Kendimi yeterince sevip, kendimle ilginemiyorum. Bedenimi temizleyemiyorum. Buna benim kul olarak iradem yetmiyor. Bana heves ver. Benim iyi organize olmama yardımcı ol. İyi doktorlara, iyi şifa kaynaklarına ulaşmamı bana nasip et. Ben iyi olmak istiyorum. Bu bedeni senden emanet aldım. Bu bedene eziyet etmek istemiyorum. Bunun için bana yürüyebilme, spor yapabilme hevesini ver. Bana sağlıklı yiyecekleri almak için maddi imkanı ver.” En büyük güç dua etmek. Bol bol dua edin. Asla zavallı rolünü oynamayın.
Son olarak, sağlıklı bir yaşam sürmeye karar verip diyet yapmaya başlayan bir kişinin başlangıçta çok sıkıntı çektiğini biliyoruz. Bu sıkıntılı süreçte neler yapılması gerekiyor?
İlk önce bir hekime başvurarak kan tahlili yaptırmak gerekiyor. Bu arada bazen biz klinikte, gıda tolerans testlerini veya yanak mukozasından yapılan metabolizma tahlil testlerini de yapabiliyoruz. Yani yanak mukozasından bir sürüntü alınıyor ve 20 gün içerisinde sizin metabolizma tipiniz ortaya çıkıyor. Mesela bazısının ağır egzersiz yapması gerekiyor, bazısının karbonhidratı kesmemesi gerekiyor, bazısının ise yağı kesmesi gerekiyor. İşte bunu saptıyoruz. Burada gerçekten iyi sonuçlar alıyoruz. Ama yine tekrarlıyorum; ilk önce ruhsal obeziteden kurtulacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder